27 Temmuz 2009 Pazartesi

17 Temmuz 2009 Cuma

Diane Arbus Fotoğrafları ( 1923- 1971)

Oyuncu Jayne Mansfield Cimber-Ottaviano, kızı Jayne Marie ile birlikte, 1965

Barda sigara içen kadın, New York, 1962

İsimsiz (1970-71)

Tekerlekli sandalyede ki maskeli kadın, 1970

Marcella Matthaei , 1969

Pazar günü çimlerin üzerinde bir aile, Westchester, New York, 1968

Purolu kadın, Washington Square Park, New York, 1965

Portorikolu kadın, New York, 1965

Genç adam ve hamile eşi , Washington Square Park, New York, 1965

Biblo köpek ile beraber Lady Bartender, Nueva Orleans, 1964

100. Caddede bir oturma odasında rus cüce arkadaşlar, New York, 1963

Hudson Caddesinde genç çift , New York, 1963


Fotoğraf, istediğim yere gitmek ve istediğim şeyi yapmak icin bir izin belgesiydi. Tanınmış insanları ve hatta tanınmış konuları fotoğraflamak beni hiç çekmiyor. İnsanlar ancak haklarında bir şey duymadığım zaman beni hayran bırakırlar.......... Diane Arbus

13 Temmuz 2009 Pazartesi

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Biz kadınlar, hepimiz acının çemberinden geçtik. Şu ana kadar, tüm tarih boyunca acının her zaman erkeklerde bir çaresi, bir çözümü bulunmuştur. Ya öfkeye dönüşmüştür, yada dışsallaşmış, savaş olmuştur, cinayet olmuştur.......Bizim hiçbir zaman susmaktan başka çaremiz olmadı. Meslekleri yüzünden özgür kadın sıfatına layık görünen kadınlar için bile geçerli bu. Kadının acı konusundaki tecrübesi erkeğinkiyle kıyaslanamaz. Erkek dayanamaz acıya, hemen alıp başka birine okutur; acıyı başından atması gerekir, atadan kalma, beylik dışavurma yollarından, savaşa, vahşete ve cığlıklara, açılıp saçılan bir söyleme gelip dayanan gayet tanıdık yollardan, onu silkeleyip atması gerekir.

Yeşil Gözler......... Marguerite Duras

8 Temmuz 2009 Çarşamba

İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bakırdan ya da çınlayan zilden farkım kalmaz.
Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim.
Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz.
Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez.
Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz.
Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir.
Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır.
Sevgi asla son bulmaz. Ama peygamberlikler ortadan kalkacak, diller sona erecek, bilgi ortadan kalkacaktır.
Çünkü bilgimiz de peygamberliğimiz de sınırlıdır.
Ne var ki, yetkin olan geldiğinde sınırlı olan ortadan kalkacaktır.
Çocukken çocuk gibi konuşur, çocuk gibi anlar, çocuk gibi düşünürdüm. Yetişkin biri olunca çocukça davranışları bıraktım.
Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır, ama o zaman bilindiğim gibi tam bileceğim.
İşte kalıcı olan üç şey vardır: İman, umut, sevgi. Bunların en üstünü de sevgidir.

I.Korintliler, 13

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Hayatta olayların ne zaman yanı başınızda durduğunu bilemiyorsunuz. Kaçırıyorsunuz. Geçen gün, hayatı dublajlı izliyormuş gibi bir izlenime kapıldığınızı söylemiştiniz. Ben de aynen böyle hissediyorum. Hayatım dublajlı bir film: montajı kötü, oyuncuları kötü, kötü kurulmuş, toptan bir hata. Ne cinayeti, ne polisi, ne de kurbanı olan, konusu bile olmayan bir polisiye. Bu koşullar altında da gerçek bir film olabilirdi ama değil, sahte. Gerçek olması için ne gerekirdi söyleyeyim: benim, tek bir söz etmeden bir sahnede durmam, özel olarak bir sey düşünmeksizin kendimi gözler önüne sermem gerekirdi. Öyle.....

" La vie materielle" den.... Marguerite Duras...

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Bir insanın anılarını paylaşması tatlıdır. Hatırlanan her şey sevgi dolu, dokunaklı, değerlidir. Hiç değilse geçmiş güvenlidir - biz o zaman bunun boyle olduğunu bilmesek de-. Şimdi biliyoruz. Çünkü artık o geçmişte kalmıştır; çünkü biz onu yaşamayı başarmışızdır....

Ben Vesaire...... Susan Sontag